- Bir kadın komedyen olarak çok komik, çok modern, çok sıkı tespitleri olan “O kadar da değil” adında bir kitap yazdın. Ne münasebetle yazdın?
Çok şiştim be Ayşe! Ben yıllardır kilo sanıyordum ama meğer içimde birikenlermiş. Özgürce, “Bunu şöyle desem sorun olur mu? Aman bunu yazdım kesin değiştirirler!” derdi olmadan, içimden ne geliyorsa söylemek istedim. Sonra bir baktım okuyanlar, “Gel bunu başkaları da okusun!” dediler ve kitap haline geldi.
- Bu aralar, “ünlü”lerin yazdığı kitaplarda patlama var. Eksik kalmayayım mı istedin?
Ünlü olmadan önce de yazdığım hatta ekmek paramı çıkardığım için pek öyle oldu sayılmaz. Aslına bakarsan, yıllar içinde bu tarz eleştirilere karşı derimi kalınlaştırdım. Böyle düşünen, “Herkes de yazar oldu!” diyen de olacaktır elbet ama mesele “yazan” insanla olmamalı, “okumayan”la olmalı.
- Tamam, seninki farklı... Farkını sen söyle... Neden okusun insanlar bu kitabı?
Benim insanları güldürmek gibi bir derdim var. Kendimi bildim bileli bu böyle. Bu kitapta da önceliğim bu. Mizahın dramdan beslendiğini düşündüğüm için benim kitabımda insanlar bu dramatik durumların ortaya çıkardığı trajikomik durumları “benim de başıma gelmişti!” diye okuyacaklar. Ya da “Ben olsam ne yapardım?” diye soracaklar.
- Komediyi oynamak mı yazmak mı zor?
İkisi de birbirinden zor! Ama yazma kısmı, burun farklıyla öne geçiyor olabilir. Üretim süreci daha sancılı. Hele ki güncel konuları mizahınıza entegre ediyorsanız, okların hedefi haline gelebiliyorsunuz.
- Kendi yazdığını oynamak daha tercih ettiğin bir şey mi?
Bu söylediğime alınanlar olacaktır ve olmalı da. Son zamanlarda okuduğum komedi senaryolarının çoğu hayal kırıklığı. “Belden aşağı konuşulursa gülünür, araya iki küfür ekleriz, gör bak kahkahayı” düşüncesiyle yazılan işlerin, seyircinin zekâsını hafife almak olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden kendi yazdıklarımı oynamak daha çekici geliyor.
- Bir komedyenin drama oynaması zor mu?
Değil bence. Ülkemizden örnek verecek olursak, mesela Şener Şen’i, Metin Akpınar’i, Zeki Alasya’yı, Levent Abi’yi ya da Perran Kutman’ı, Demet Abla’yı (Akbağ) bir dramda gördüğümüz zaman, onun lezzeti, etkisi çok daha farklı oluyor. Ama komedyen olarak da duayenler. Sadece algıyı kırmak zor. Yani seyirci sizi izlediğinde yüzüne otomatik olarak bir gülümseme yerleşebiliyor. Geçmişte sizden izlediği komik şeylerin bir laneti bu. Bunu çözerseniz, size inanıyor ve izlemekten vazgeçmiyor.YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Çok şiştim be Ayşe! Ben yıllardır kilo sanıyordum ama meğer içimde birikenlermiş. Özgürce, “Bunu şöyle desem sorun olur mu? Aman bunu yazdım kesin değiştirirler!” derdi olmadan, içimden ne geliyorsa söylemek istedim. Sonra bir baktım okuyanlar, “Gel bunu başkaları da okusun!” dediler ve kitap haline geldi.
- Bu aralar, “ünlü”lerin yazdığı kitaplarda patlama var. Eksik kalmayayım mı istedin?
Ünlü olmadan önce de yazdığım hatta ekmek paramı çıkardığım için pek öyle oldu sayılmaz. Aslına bakarsan, yıllar içinde bu tarz eleştirilere karşı derimi kalınlaştırdım. Böyle düşünen, “Herkes de yazar oldu!” diyen de olacaktır elbet ama mesele “yazan” insanla olmamalı, “okumayan”la olmalı.
- Tamam, seninki farklı... Farkını sen söyle... Neden okusun insanlar bu kitabı?
Benim insanları güldürmek gibi bir derdim var. Kendimi bildim bileli bu böyle. Bu kitapta da önceliğim bu. Mizahın dramdan beslendiğini düşündüğüm için benim kitabımda insanlar bu dramatik durumların ortaya çıkardığı trajikomik durumları “benim de başıma gelmişti!” diye okuyacaklar. Ya da “Ben olsam ne yapardım?” diye soracaklar.
- Komediyi oynamak mı yazmak mı zor?
İkisi de birbirinden zor! Ama yazma kısmı, burun farklıyla öne geçiyor olabilir. Üretim süreci daha sancılı. Hele ki güncel konuları mizahınıza entegre ediyorsanız, okların hedefi haline gelebiliyorsunuz.
- Kendi yazdığını oynamak daha tercih ettiğin bir şey mi?
Bu söylediğime alınanlar olacaktır ve olmalı da. Son zamanlarda okuduğum komedi senaryolarının çoğu hayal kırıklığı. “Belden aşağı konuşulursa gülünür, araya iki küfür ekleriz, gör bak kahkahayı” düşüncesiyle yazılan işlerin, seyircinin zekâsını hafife almak olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden kendi yazdıklarımı oynamak daha çekici geliyor.
- Bir komedyenin drama oynaması zor mu?
Değil bence. Ülkemizden örnek verecek olursak, mesela Şener Şen’i, Metin Akpınar’i, Zeki Alasya’yı, Levent Abi’yi ya da Perran Kutman’ı, Demet Abla’yı (Akbağ) bir dramda gördüğümüz zaman, onun lezzeti, etkisi çok daha farklı oluyor. Ama komedyen olarak da duayenler. Sadece algıyı kırmak zor. Yani seyirci sizi izlediğinde yüzüne otomatik olarak bir gülümseme yerleşebiliyor. Geçmişte sizden izlediği komik şeylerin bir laneti bu. Bunu çözerseniz, size inanıyor ve izlemekten vazgeçmiyor.YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ