Türk bilim insanından çığır açacak buluş

TAKİP ET

Prof. Dr. Metin Sitti, dünyanın gözde araştırma kurumlarından Max Planck Enstitüsü'nün ilk Türk direktörü. Geçen hafta Koç Üniversitesi Rahmi Koç Bilim Madalyası'nın da sahibi olan Sitti, geliştirdiği küçük robotları, tedavilerde ulaşılamayan bölgelerde kullanmayı hedefliyor. Ünlü bilim insanı, klinikte ilk kullanılacak robota, 37 yaşında kaybettiği beyin cerrahı kız kardeşi İlkay'ın adını verecek.

Reklam
Reklam

Einstein’ın da kurucularından olduğu Max Planck Topluluğu’nun ilk Türk direktörüsünüz. Sizi tanıyalım.

Kırşehir’de doğdum, Kayseri’de ilkokulu, İzmir’de ortaokulu ve liseyi okudum. Boğaziçi Üniversitesi’nde elektrik-elektronik mühendisliği ve fizik çift anadal programında lisans eğitimimi yaptım. Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisans derecemi aldım. Bu sırada TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde CAD/CAM Robotik Bölümü’nde araştırmacı olarak çalıştım. Tokyo Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği bölümünde doktora yaptım. Ondan sonra da Amerika’da Berkeley’deki California Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı ve eğitmen olarak üç yıl çalıştım. 16 yıldır da Carnegie Mellon Üniversitesi’nde profesörüm.

Babanız köy enstitülü...
Annem, babam Kayseri’nin köyünde doğdular. Babam köy enstitüsünden mezun olup İngilizce öğretmenliği yaptı. Aynı zamanda dışarıdan hukuk okudu. Sonra İzmir’e taşındık ve orada öğretmenliği bırakıp avukatlık yaptı.

Rahmi Koç Bilim Madalyası’nı, fen ve mühendislik bilimleri ve teknoloji örtüşmelerinde insan sağlığında çığır açan çalışmalarınızla kazandınız. Bu heyecan verici çalışmanızı anlatır mısınız?
Bizim yaptığımız en önemli katkı, var olan ilaç verme ya da tıbbi cihaz teknolojilerinin ötesinde kablosuz, damara ya da başka yerlere enjeksiyonla verilebilen çok küçük robotlar tasarlamak. Tamamen içinizde bağımsız hareket edebilen, hem hastalıkları tanımanıza yardımcı olacak hem de tedavide ve cerrahi müdahalelerde kullanılabilecek, tamamen bilimkurguda düşünebileceğimiz robotlar. Size rahatsızlık vermeden, çok az acıyla vücutta tedaviyi sağlayabilecek geleceğin tıbbi cihazları bunlar.

Amaç acıyı azaltmak mı?
Biri o. Asıl amaç, insan vücudunda girilemeyen ya da girilmesi tehlikeli olan yerlere girebilmek. Beyinde ya da damarlarda şu an cerrahi müdahale olmadan ulaşamayıp yapamadığımız tedavileri yapmak istiyoruz.

Örnek verir misiniz, nerelere ulaşılamıyor şu anda?
Mesela şu an elimizdeki en küçük cihazlar kateterler, değil mi? Çok ince bir kabloyla sizin damarlarınıza belli bir yere kadar ulaşabiliyorlar. Ama damarlarınız 1 milimetrenin altında küçüldüğü zaman, beyninizde ya da vasküler sistemde bir tıkanıklık ya da kanama varsa oraya cerrahi müdahaleden başka bir yolla ulaşılamıyor. Onun dışında beyinde çok riskli bölgeler var, oralara kateterle ulaşmaya çalıştığınızda zarar verebiliyor. Evet, kablolu teknolojiyle girebileceğiniz yerler çok var ama ulaşılamayan yerler de var. Mesela safrakesesi, beyin kanserinde ilaçlar bu organlara ulaşamıyor. O tür yerlere kablosuz olarak girip ilaç verme yöntemini kullanarak tedavi amacımız var.

HABERİN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ