Meclis'te gergin anlar

TAKİP ET

Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Cumhurbaşkanı yardımcısının yetkileri" konusunda yaptığı eleştirilere cevap vererek, "Bizim anayasamızda bakanların meclis içinden olabileceği gibi meclis dışından da atanabileceğine ilişkin açık hüküm var" dedi.

Reklam
Reklam

TBMM Genel Kurulu, Meclisin açılışının 97. yıldönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla İsmail Kahraman'ın başkanlığında özel gündemle toplandı. Özel oturumda konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Milli mücadeleyi yönetmesi nedeniyle dünyada gazi Meclis unvanına sahip tek parlamento olan TBMM, kurulduğu ilk günden itibaren hükümetin denetlenmesi görevini kararlılıkla sürdürdü. En zor koşullarda bile TBMM hükümeti denetleme görevini yapmış, hiç kimse kürsüye çıkıp ‘memleket savaş halinde soruları niçin soruyorsunuz ya da bu gensoruyu niçin veriyorsunuz’ diye sormamıştır. Milletvekillerinin sözlü ve yazılı soru önergeleriyle gensoru önergeleri yoluyla denetim yetkilerini kullanmaları bazı küçük tartışmalar dışında sorun edilmemiş, asla ayak bağı olarak nitelendirilmemiştir.”

“YSK tarafından meşruiyeti tartışılır hale getirilen mühürsüz seçimle biz milletvekilleri bu kürsüye çıkıp bir bakana sözlü soru dahi soramayacağız”
Bugün gelinen noktaya değinen Kılıçdaroğlu, “YSK tarafından meşruiyeti tartışılır hale getirilen mühürsüz seçimle bizler, yani biz milletvekilleri bu kürsüye çıkıp bir bakana bir sözlü soru dahi soramayacağız. Soruyu sorsak dahi sayın bakan bu kürsüye çıkıp bizlerin sorularına cevap verme tenezzülünde bulunmayacaktır. Yaratılan bu tabloyu vicdanı sızlayan herkesin iyi duymasını isterim. Milli mücadelenin hemen sonrasında müzakerelerine başlanan yeni anayasa tartışmalarını da hatırlatmakta fayda görüyorum. Tarihimizi iyi bileceğiz, iyi bileceğiz ki geleceğimizi iyi inşa edelim. 1924 Anayasası görüşülür ve Anayasa'nın 25. maddesi öneri şöyledir; ‘Meclisin kendiliğinden seçimlerin yenilenmesine karar verebileceği gibi cumhurbaşkanı da hükümetin değerlendirmesini aldıktan sonra gerekçesini meclise ve millete bildirmek şartıyla seçime karar verebilir’ şeklindedir. Dönemin milletvekilleri bu görüşülürken hükümetin değerlendirmesini almak ve gerekçesini meclise ve millete açıklama zorunluluğuna rağmen fesih yetkisine karşı çıkmışlardır” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu konuşması esnasında salondan gelen karşılıklar üzerine, “Rahatsız olduğunuzu biliyorum. Vicdan azabı çektiğinizi de biliyorum. Milli iradeye saygı göstermediğinizi de biliyorum. Ama beni dinlemek zorundasınız. Milli irade milli irade diyorsunuz, milli iradeyi satıyorsunuz. Milli irade varsa milli irade burada tecelli etmiştir. Hiçbir makam, hiçbir mevki, hiçbir kişi, hiçbir sınıf bu TBMM’yi terk edemez. Ben bu Meclisin itibarını korumak zorundayım. Aldığım her oyun hakkını vermek zorundayım. Ben milli iradeye saygı göstermek zorundayım” açıklamasında bulundu.

“Üzülerek ifade edeyim ki, bugün TBMM büyük bir itibar kaybına uğramıştır"
“TBMM köklü geçmişine, kurucu değerlerine sahip çıkmak yerine meclisi fesih yetkisini bir kişiye, üstelik hiçbir gerekçe göstermeden verilmesini istemiştir" ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, "Bu anlayış milli irade üzerine düşen en büyük gölgedir ve milli iradenin reddidir. Tarih milletin egemenliğini bir şahsa teslim etmenin yolunu açan milletvekillerini elbette ve asla unutmayacaktır. Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışına çıktığında veya görevinden geçici olarak ayrıldığında ona zatıaliniz vekalet ediyordu. Çünkü siz seçimle gelen milletvekilisiniz. TBMM Başkanlığına da seçimle geliyorsunuz. Milli iradenin kalbi olan TBMM’yi temsil ediyorsunuz. Aynı zamanda tüm parti gruplarına karşı da tarafsızlığınızı korumak zorundasınız. Üzülerek ifade edeyim ki, yeni tek adam rejiminde siz Sayın Cumhurbaşkanına vekalet edemeyeceksiniz. Daha acı olanı ise Sayın Cumhurbaşkanına vekaleti seçimle gelen bir kişi değil, atamayla gelen bir başkan yardımcısı yapacaktır. Bizim tarihimizde bu durum darbe dönemlerine uygun bir uygulamadır. Bu acı gerçeğin bu geriye gidişinde unutulmaması gerekir. Bu Meclis kuruluşunda liyakata dayalı bir devlet yönetiminin Türkiye’nin bekası açısından ne kadar önemli olduğunu bilen bir Meclistir. Devlette liyakat sisteminin kurallarını keyfi uygulamalara yol açmaması açısından hep bu Meclis belirlemiştir. Yürütme organı da bugüne kadar bu kuralları esas alarak atama yapmıştır. Şimdi üzerine YSK tarafından şaibe düşürülen mühürsüz seçimle bu yetki de TBMM’nin elinden alınmıştır. Böylece devlet yönetiminde liyakat değil keyfi yönetim anlayışının egemen olmasının yolu açılmıştır. Üzülerek ifade edeyim ki bugün TBMM büyük bir itibar kaybına uğramıştır. Yetkileri alınmıştır. YSK dahi TBMM’nin çıkardığı kanuna uymamayı kural edinmekte, kanunsuzluğu meşru hale getirmektedir. Bir parlamentonun bu duruma düşmesi gerçekten de çok dramatik bir tablodur. Bu Meclisi yaralayan, milli iradeyi sakatlayan bir başka gerçekte uygulanan yüzde 10 seçim barajıdır. Yüzde 10 seçim barajı milli egemenliği hiçe sayan yurttaşlarımızın tercihlerini görmezden gelerek temsiliyet haklarını çalan ve iktidarda kalmak için her şeyi reva gören çarpık bir zihniyetin ürünüdür. Darbecilerin getirdiği bu düzenlemeyi savunanların darbecilerle aynı paralelde olduklarını da unutmamak gerekir” şeklinde konuştu.

"Türkiye’yi seçimle gelenlerin yönetmesini isterim"
Ardından TBMM Başkanı İsmail kahraman, Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında kendisine hitaben söylediği cümlelere ilişkin, kuvvetler ayrılığının birbirine karışmamasının demokrasinin esaslarından olduğunu vurgulayarak, Meclis Başkanı olarak yürütmenin de içinde bulunmuş olmanın verdiği sıkıntıları bildiğini ve kendisinin yürütmenin değil yasamanın başında olduğunu ifade etti.
Kahraman’ın konuşması üzerine Kılıçdaroğlu tekrar kürsüye çıkarak, “Türkiye’yi seçimle gelenlerin yönetmesini isterim. Seçimle gelen bir yurttaşın yerine vekalet edecek kişinin de seçimle gelmesi lazım. Eğer seçimle gelmiyorsa milli iradenin saygınlığına gölge düşmüş olur. Ancak ve ancak darbe dönemlerinde seçimle gelmeyenler Türkiye’yi yönetmiştir. Seçimle gelmeyenlerin Türkiye’yi yönetmesi 1 gün bile olsa, 1 saat bile olsa, 1 dakika bile olsa, 1 saniye bile olsa bizim kabul edebileceğimiz bir demokratik anlayış değildir, nokta” şeklinde konuştu.

Başbakan Binali Yıldırım, TBMM 23 Nisan özel oturumunda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Cumhurbaşkanı yardımcısının yetkileri" konusunda yaptığı eleştirilere cevap verdi. Yıldırım konuşmasında, "Halihazırdaki anayasamızda da mevcuttur. Canlı örneğini söylüyorum, Sayın Numan Kurtulmuş Başbakan Yardımcısı olarak tayin edildiğinde milletvekili değildi ve başbakana vekalet etti. Seçilmemişti, milletvekili değildi, vekalet etti. 

Bizim anayasamızda bakanların meclis içinden olabileceği gibi meclis dışından da atanabileceğine ilişkin açık hüküm var. Yürütme görevini yapan cumhurbaşkanı, vekaletini istediği çalışma arkadaşlarından birine verebilir. Yeni değişiklikte de bu cumhurbaşkanı yardımcısıdır. Milli egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, cumhurbaşkanını seçen de millettir, millet" ifadelerini kullandı.

Meclisin feshedilmesi meselesi konusunda dillerinde tüy bittiğini söyleyen Yıldırım, "Kampanya boyunca böyle birşey olmadığını, karşılıklı meclis seçimlerini ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini yenilemek meselesi olduğunu anlattık, bu kadar açıktır. Bu meclis iki sefer feshedilmiştir.

1960 ve 1980’de, 15 Temmuz’da da feshetmeye çalıştılar derslerini aldılar. Çünkü milli irade onlara geçit vermedi. Mesele bu kadar açıkken görüyorum ki Sayın Genel Başkan hala 16 Nisan öncesinde. 16 Nisan oldu, halk oylaması yapıldı ve milletimiz yeni sistem değişikliğini kabul etti. Bundan sonra önümüze bakmamız lazım, geleceğe bakmamız lazım. Ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine taşıyacak düzenleme ve çalışmaları bu yüce çatı altında hep beraber gerçekleştirmemiz lazım" dedi.